Doğal Kaynaklı Bazı Biyoaktif Bileşikleri İçeren Nanopartikül Formülasyonlarının Biyolojik Aktivitelerinin İncelenmesi


Öztürk A. A., Gürel Gürevin E., Akman G., Manav M., Erol Kutucu D., Kıyan H. T. (Yürütücü)

Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2023 - 2025

  • Proje Türü: Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje
  • Başlama Tarihi: Mayıs 2023
  • Bitiş Tarihi: Mayıs 2025

Proje Özeti

Özet Anjiyogenez, mevcut damar endotelinden tomurcuklanma yoluyla yeni kan damarları oluşturmak için endotel hücrelerinin (EC'ler) aktivasyonu, göçü ve proliferasyonunu içeren kompleks bir süreçtir. Anjiyogenezin birçok fizyolojik aktivitede (yara iyileşmesi, doku rejenerasyonu) olduğu gibi, tümör büyümesi ve metastazında da anahtar rol oynadığı bilinmektedir. Fizyolojik koşullarda anjiyogenez; büyüme faktörleri, hücre dışı matriks (ECM) proteinleri, adezyon reseptörleri ve pro-anjiyogenik moleküller gibi vasküler mikro çevrede bulunan indükleyici ve inhibe edici anjiyogenik modülatörler tarafından dengede tutulmaktadır. Bu denge, kanser gibi patolojik hastalıklarda bozulmaktadır. Tümör gelişiminde anjiyogenez süreci, tümör hücrelerinin beslenmesi ve tümör bölgelerinden metabolitlerin uzaklaştırılması için gereklidir. Pro-anjiyogenik vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), fizyolojik ve hipoksik koşullarda anjiyogenezi düzenleyen kritik bir moleküldür. Hipoksi durumunda, tümör hücreleri tarafından yüksek seviyelerde VEGF gibi moleküllerin salgılanması, modülatörlerin sinyalizasyonundaki dengesizliğe, anjiyogenik anahtarın aktivasyonuna, dolayısıyla EC’lerin apoptozu ve tümör metastazına yol açarak tümör dokusunun invazyonuna neden olmaktadır. Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri (NSCLC) başta olmak üzere birçok kanser türünde VEGF’in yüksek seviyede ekspresyonu bildirilmiştir. Bu bulgular, VEGF-hedefli anti-anjiyogenik tedavinin tümör büyümesini baskılamadaki kilit rolünü vurgulamaktadır. Son yıllarda doğal kaynaklı biyoaktif bileşiklerin; kemoteropötiklerin yan etkilerini sınırlaması, düşük toksisite profili, düşük maliyeti ve çok hedeflilikleri nedeniyle kanser tedavisinde kullanımları artış göstermektedir. Curcuma longa L. (zerdeçal) ve Panax ginseng L. (ginseng)’ten izole edilen biyoaktif bileşikler, anti-kanser aktivite gösteren önemli fitokimyasallardan bazılarıdır. Araştırmalar, kanser tedavisinde uygulanan ilaçların önemli bir bölümünün, bitkilerden izole edilen polifenoller, alkaloidler, fitohormonlar veya terpen gruplarına ait anti-kanser etkinlikli anti-anjiyogenez hedefli biyoaktif bileşikler olduğunu göstermektedir. Taxol (Taxus brevifolia Nutt.) ve Camptothecin (Camptotheca acuminata), fitoterapötiklerden türetilen anti-kanser ilaçlarına örnektir. Bu perspektiften yola çıkarak, proje kapsamında apigenin, luteolin, silibinin ve bunların kombinasyonlarını içeren nanopartikül formülasyonlarının 3-(4,5-dimetil-2-tiazolil)-2,5-difenil tetrazolyum bromid (MTT) yöntemi ile HUVEC hücre hattı üzerindeki in vitro sitotoksik aktiviteleri, CD73 (5'-Nükleotidaz) enzim inhibisyon testi ile in vitro anti-tümör aktiviteleri ve Koriyoallantoik Membran (CAM) yöntemi ile tümör anjiyogenezi üzerindeki in vivo anjiyogenik/anti-anjiyogenik etkileri ilk kez incelenecektir.