Üstündağ H. (Yürütücü), Somel M., Özdemir K., Kulakoğlu F.
TÜBİTAK Projesi, 2020 - 2024
Bu çalışma,
günümüzden yaklaşık dört bin yıl öncesine ait bir Anadolu topluluğunda insan
hareketliliği ve göçün etkilerini, çeşitli yeni yöntemleri uygulayarak, hem biyolojik
hem de sosyal açıdan analiz etme amacıyla tasarlanmıştır. M. Ö. 2. Binyılın
başında Kuzey Mezoptamya’dan gelen Asurlu tüccarlar, Anadolu’da “karum” adı
verilen ticaret merkezleri kurmuşlardır. Kayseri yakınlarındaki Kültepe’de bulunan
Kaniş karumu, bunların en büyüğü ve idare merkezleridir. Bu tüccarlar aynı
zamanda Anadolu’ya yazıyı da getirmişlerdir. Anadolu’daki ilk yazılı belgeleri
oluşturan çivi yazılı tabletler, ticari konuların yanı sıra insanlar arasındaki
sosyal ilişkiler hakkında da bilgiler vermektedir. Söz konusu yazılı kaynaklar ve
burada uzun yıllardır süren arkeolojik kazılar, Asur Ticaret Kolonileri Çağı
olarak adlandırılan bu dönemde Kaniş’le Kuzey Mezopotamya ve Kuzey Suriye
arasında ticari amaçlı bir insan hareketliliği olduğunu göstermektedir.
Tabletlerdeki bilgilere göre bu bölgelerden gelen tüccarların bir kısmı Kaniş’e
yerleşmiş ve evlenerek yerli halkla karışmışlardır (Veenhof ve Eidem, 2008).
Bununla birlikte bu tüccarların tam olarak sayısını, geldikleri bölgeleri
(Kuzey Mezopotamya veya Suriye) ve söz konusu evliliklerin ne kadar yaygın
olduğunu bilmiyoruz. Yerli halk ve yabancı tüccarların aynı mahallelerde oturma
eğilimleri ve sosyal statü farkları hakkında sadece tahmin yürütebiliyoruz.
Kazılarda bulunan insan iskeletleri üzerinde bugüne kadar yapılan geleneksel
antropolojik incelemeler yerli ve yabancı grupları birbirinden ayırmada yetersiz
kalmıştır. Bu sebeple iskeletlerin bir kısmında stronsiyum izotop analizleri
yapılmıştır (Yazıcıoğu-Santamaria 2015). Stronsiyum analizleri, bireyin
hayatında göç veya yer değiştirme varsa bunu tespit edilebilmektedir. Bahsi
geçen stronsiyum çalışmasında Kaniş’teki bazı bireylerin yerli bazılarınınsa
dışarıdan geldiğini gösteren işaretler saptanmıştır. Ancak stronsiyum analiziyle
genetik farklılıklar ve ilişkiler belirlenememektedir. Bireyler ve
popülasyonlar arasındaki biyolojik benzerlik ve farkları en güvenilir şekilde
belirleyebilen yöntem, iskeletlerden antik DNA izole ederek yapılan genomik
analizdir (Larsen, 2018). Diğer yöntemse kemik veya dişlerin morfolojik
özelliklerine dayanan biyolojik uzaklık analizidir (Ricaut vd., 2010). Bu
yöntem, antik DNA izolasyonunun çeşitli sebeplerle yapılamadığı durumlarda iyi bir
alternatif oluşturmaktadır (Hubbard vd., 2015). Kültepe-Kaniş topluluğundaki
yerli ve dışarıdan gelen grupları belirlemek için, diş özelliklerine dayalı
biyolojik uzaklık ve antik genom analizlerinin uygulanmasına karar verilmiştir.
İki yöntemi birlikte uygulamak daha kesin sonuçlara ulaşmamızı sağlayacaktır. Önceki
stronsiyum analizlerinin sonuçları da bu araştırmaya destek olacaktır. Beslenme
ve sosyal statüyü belirlemek için karbon ve azot izotop analizleri yapılacak,
bu analizlerin sonuçları antropolojik/arkeolojik verilerle birlikte biyolojik
olarak ayırt edilen gruplar arasındaki farkları tespit etmek amacıyla
değerlendirilecektir. Son olarak yerli/yabancı grupların gömüldükleri mekânlar,
gömü uygulamaları ve mezar buluntuları karşılaştırmalı olarak incelenerek
aralarındaki kültürel farklar yeniden yorumlanacaktır. Böylece gruplar arasında
kültürel ve statü bakımından belirgin farklar olup olmadığına dair çıkarımlar
yapılabilecektir. Arkeolojik bağlamda insan hareketliliği, göç ve karışım
konusunu biyolojik ve aynı zamanda sosyal açıdan ele alan bu multidisipliner araştırmanın
alanda öncü bir etki yaratması beklenmektedir. Çalışmanın özgün yanlarından
biri de antik genom, biyolojik uzaklık ve stronsiyum analizleri gibi
yöntemlerin bu tarz araştırmalar için işlevselliğini test edecek olmasıdır.