Mendilim Benek Benek Ortası Çarkıfelek 1989 Yılında Bulgaristandan Anadolu Bozkırına Gelen Küçük Kadınlarda Zorunlu Göçün Hafızası


Civelek H. Y. (Yürütücü), Dinçer G. D., Demirer K.

Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2025 - 2026

  • Proje Türü: Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje
  • Başlama Tarihi: Şubat 2025
  • Bitiş Tarihi: Şubat 2026

Proje Özeti

1984-1989 yılları arasında asimilasyon politikalarının geldiği en ağır noktalardan biri Türk kimliğine sahip Bulgaristan vatandaşlarını “Bulgarlaştırma” olmuştur. Ancak bu politika, Türk kimliğine olan bağlılık adına duyulan hassasiyeti, dolayısıyla halk arasında güçlü dayanışma güdüsüne dayalı direnişi ve örgütlü karşı koyma bilincini arttırmıştır.  Bulgaristan’da yapılanların insan hakları ve özgürlük değerlerine bağlılıkla ulusal/uluslararası politik, sosyal platformlardan akan tepkiler karşısında direncini yitirmesi ile ülke yönetimi Türk  nüfusunu  azaltmak, iskanı kontrollü düzenleyebilmek, dolayısıyla azınlık nüfus üzerinde kontrol edilebilirliği sağlamak için göçün gündeme getirilmesine karar vermiştir. 1989 Yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 300 bin civarında bir Türk nüfus göç etmiştir. Bulgaristan’dan Türkiye’ye zorunlu kitlesel göçlerin sonuncusudur. Bu zorunlu göç, politik, iktisadi, kültürel, sosyal ve bireysel boyutlarda sonuçlarının ortaya konulduğu çok sayıda bilimsel çalışma ve tartışmayla gündem olabilme etkilerini korumaktadır. Bu projenin ise yeniden gündeme getirmek istediği noktalar, anılarına, gözlemlerine, sesli ve görsel kayıtlarına derinlemesine odaklanarak deneyim sahiplerini sözlü tarih görüşmeleri yoluyla bir hafıza çözümüne uğratmaktır. 
    Sözlü tarih, tarihin "alt tabakalardaki" grupların deneyimlerini, duygu ve seslerini duyurur; işçiler, kadınlar, yoksullar, etnik azınlıklar ya da tarihsel belgelerde sıklıkla görünmeyen diğer gruplar gibi.  Bu projenin seslerini duyurmak istediği grup ise 1989 zorunlu göçü sırasında 12-17 yaşları arasında olan yani yaşları adölesan çağa denk düşen kız çocuklarıdır. Bugünkü aile yaşamlarının ortasında açtıkları sandıklardan en çok mendillerin ve resmi formlara takılacak renksiz, birbirine sıkıca yaslanmış kalabalık aile fotoğraflarının çıkmış olduğu gözlenmiş, bu esinle konu ve amaç doğrultusunda fenomenolojik yaklaşımlara ve feminist kurama dayalı metodolojik işleyiş başlatılmıştır.
Göç öncesinde ve sırasında çok genç yaştaki kadınların hafızalarında yer eden önemli olaylar, roller, belirsizlikler, duygular ve travmalar üzerine çalışmak, sembollerin üzerinden (mendil, fotoğraf, çorap, toka, önlük, kitap gibi) kültürel değerlerini, pratiklerini, bugünkü 1984-1989 yılları arasında asimilasyon politikalarının geldiği en ağır noktalardan biri Türk kimliğine sahip Bulgaristan vatandaşlarını “Bulgarlaştırma” olmuştur. Ancak bu politika, Türk kimliğine olan bağlılık adına duyulan hassasiyeti, dolayısıyla halk arasında güçlü dayanışma güdüsüne dayalı direnişi ve örgütlü karşı koyma bilincini arttırmıştır.  Bulgaristan’da yapılanların insan hakları ve özgürlük değerlerine bağlılıkla ulusal/uluslararası politik, sosyal platformlardan akan tepkiler karşısında direncini yitirmesi ile ülke yönetimi Türk  nüfusunu  azaltmak, iskanı kontrollü düzenleyebilmek, dolayısıyla azınlık nüfus üzerinde kontrol edilebilirliği sağlamak için göçün gündeme getirilmesine karar vermiştir. 1989 Yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 300 bin civarında bir Türk nüfus göç etmiştir. Bulgaristan’dan Türkiye’ye zorunlu kitlesel göçlerin sonuncusudur. Bu zorunlu göç, politik, iktisadi, kültürel, sosyal ve bireysel boyutlarda sonuçlarının ortaya konulduğu çok sayıda bilimsel çalışma ve tartışmayla gündem olabilme etkilerini korumaktadır. Bu projenin ise yeniden gündeme getirmek istediği noktalar, anılarına, gözlemlerine, sesli ve görsel kayıtlarına derinlemesine odaklanarak deneyim sahiplerini sözlü tarih görüşmeleri yoluyla bir hafıza çözümüne uğratmaktır. 
    Sözlü tarih, tarihin "alt tabakalardaki" grupların deneyimlerini, duygu ve seslerini duyurur; işçiler, kadınlar, yoksullar, etnik azınlıklar ya da tarihsel belgelerde sıklıkla görünmeyen diğer gruplar gibi.  Bu projenin seslerini duyurmak istediği grup ise 1989 zorunlu göçü sırasında 12-17 yaşları arasında olan yani yaşları adölesan çağa denk düşen kız çocuklarıdır. Bugünkü aile yaşamlarının ortasında açtıkları sandıklardan en çok mendillerin ve resmi formlara takılacak renksiz, birbirine sıkıca yaslanmış kalabalık aile fotoğraflarının çıkmış olduğu gözlenmiş, bu esinle konu ve amaç doğrultusunda fenomenolojik yaklaşımlara ve feminist kurama dayalı metodolojik işleyiş başlatılmıştır.
Göç öncesinde ve sırasında çok genç yaştaki kadınların hafızalarında yer eden önemli olaylar, roller, belirsizlikler, duygular ve travmalar üzerine çalışmak, sembollerin üzerinden (mendil, fotoğraf, çorap, toka, önlük, kitap gibi) kültürel değerlerini, pratiklerini, bugünkü hayatlarını nasıl şekillendirdiği konusundaki düşüncelerini almak çalışmanın amacıdır. En derinde bir yerde amaç, 1989 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden küçük kadınların görünmeyen deneyimlerini görünür kılmaktır. Hikayeleriyle bir hafıza çözümlemesi ortaya çıkarmak ve göçü yeniden yorumlamaktır.  Ön hazırlıklara göre, bu büyük deneyimin getirdiği üç önemli karar vardır: Göç edilen topraklara bağlı kalmak önemlidir ve bunun en iyi yolu folklorunu bilmek ve yaşatmaktır.  İkincisi, zorunlu göçün tarihini ve yapılan kötülükleri nesilden nesile aktarmak için gereken sembolik aktarım için var olan her hikayeyi ve her aracı korumaktır.  Geleceği geçmişle karartmadan, bağdaşık bir kültürel hafıza kurgusuyla aydınlatıp, kurmaktır. Hafıza analizi bu üç yönde geliştirilmektedir.