Yalnız Değilim, Kabul ve Zaman Üçlüsünde Boşanma Sonrası Yaşama Uyum


Creative Commons License

Uyar N.

International Eurasian Educational Research Congress, Kocaeli, Türkiye, 21 - 24 Mayıs 2024, ss.1-2

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Kocaeli
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1-2
  • Anadolu Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Yalnız Değilim, Kabul ve Zaman Üçlüsünde Boşanma Sonrası Yaşama Uyum

Nilüfer UYAR

Anadolu Üniversitesi

ÖZET

Problem Durumu

Günümüzde Türkiye’de boşanma oranlarında yıllar içinde bir artışın yaşandığı dikkati çekmektedir. Evlilik birliğinin yasal yollarla sonlandırılması anlamına gelen boşanma anlık bir olay olarak görülmemekte ve resmi boşanmanın öncesi ve sonrasını kapsayan bir süreç olduğu ifade edilmektedir (Amato, 2010; Dahl vd., 2015). Aynı zamanda, yaşam dinamiklerinde köklü değişimleri beraberinde getirdiği için boşanmanın stresli bir yaşam olayı olduğu ileri sürülmektedir. Bu durumla bağlantılı neredeyse her bireyin boşanmayla ilişkili bir zorlanma yaşadığı ama boşanmanın kimi durumlarda zamanla etkisini yitiren bir “kriz anı”, kimi durumlarda ise kronikleşen bir zorlanma olduğu görüşü dikkati çekmektedir (Amato, 2010). Nihayetinde, bazı aracı değişkenlere bağlı olarak boşanmanın kısa vadeli ve uzun vadeli sonuçlarının değişebildiği vurgulanmaktadır (Amato, 2010). Nitekim, evlilikte istismar yaşantısı, eski eşe karşı devam eden olumsuz duygular, sosyal desteğin az olması, düşük sosyal aktivite, düşük ekonomik gelir veya yeni partner ilişkisinin yokluğu gibi değişkenlerin boşanmaya uyum sürecini uzatabildiği belirtilmektedir (Thabes, 1997). Boşanmada başlatıcı taraf olma, evlilik doyumunun düşük olması, çocuk sahibi olmama, belirgin bir gelir kaybının olmaması, sosyal destekten memnuniyet ya da psikolojik yardım alma gibi durumlarda ise boşanma sonrası toparlanmanın daha hızlı olduğu ifade edilebilir (Andreß & Bröckel, 2007; Chan Lai Cheng & Pfeifer, 2015).

Boşanmanın etkilerinin cinsiyete göre farklılaşabildiği dikkati çekmektedir. Bu noktada, kadınların boşanma sonrası daha fazla uyum sorunuyla karşılaştığı  (Hilton ve Kopera-Frye, 2004), erkeklere kıyasla boşanma sonrasında ekonomik sıkıntılarının daha kalıcı olduğu (Mortelmans, 2020), özellikle küçük yaş çocuğun velayetini alan kadınların ikincil stres faktörlerine daha fazla maruz kaldığı (Leopald & Kalmijn, 2016; Williams & Dunne-Bryant, 2006) ve nihayetinde  tek ebeveynlik durumuyla bağlantılı uyumlarının daha kronik bir hal alabildiği ifade edilmektedir (Leopald, 2018). Aynı zamanda, kadınların uyumlarıyla negatif düzeyde ilişkili dışlanma ve damgalanmaya maruz kaldığı da belirtilmektedir (Parker vd., 2016; Uyar & Yıldırım, 2022). Bu bilgiler ışığında boşanmaya uyum sürecinde kadınların psiko-sosyal açıdan desteklenme ihtiyaçlarının daha yoğun düzeyde olduğu ifade edilebilir.

Boşanmanın genellikle olumsuz etkilerinin olduğu belirtilmektedir (Amato, 2010; Ding vd, 2021). Nitekim evli bireylere kıyasla boşanmış bireylerin alkol kötüye kullanımlarında, algılanan stres düzeylerinde, depresyon ve anksiyete dâhil birtakım psikolojik problemlerinde artışın olduğu bununla birlikte algılanan yaşam amaçları ve iyi oluş düzeylerinde ise azalışın olduğu ifade edilmektedir (Amato, 2010; Waite vd, 2009). Bu bilgiler, boşanmış bireylerin psikolojik alanda desteklenme ihtiyacını gündeme getirmektedir. İlgili alanyazınında boşanmış bireylerin destelenmesi amacıyla yaygınlıkla grup müdahalelerinin gerçekleştirildiği dikkati çekmektedir. Bu grup müdahalelerinde farklı terapi yaklaşımlarından faydalanıldığı ve bu terapi yaklaşımlarının etkililiğinin deneysel desenle incelendiği ifade edilebilir (Alimoradi vd., 2016; Canbulat & Aladağ, 2023; Güzel, 2020; Saadati vd., 2021). Aynı zamanda araştırmacılar tarafından Bilişsel Davranışçı terapinin yaygınlıkla kullanıldığı belirtilebilir.  

Bilişsel Davranışçı terapi sürecinde amaçlanan en basit haliyle bireyin duygusal ve davranışsal tepkilerini etkileme potansiyeline sahip olay ve durumlara yüklediği anlamı (bilişsel değerlendirme) çalışmaktır. Kuramın önemli temsilcilerinden Beck’e göre bireyin yaşadığı duygusal ve davranışsal problemler gerçekçi, uygun ve yararlı olmayan düşünce yapısından kaynaklanmaktadır. Nitekim bireyin sorunlu olan bu düşünce yapısı değiştirilince duygusal ve davranışsal sorunlar da ortadan kalmaktadır (Beck, 2014). Aynı zamanda Bilişsel Davranışçı Kuramda işlevsel olmayan düşünceler ve davranışsal sonuçlar arasındaki karşılıklı ilişkiye de vurgu yapılarak davranışlarla mevcut bilişsel alt yapının korunduğu ileri sürülmektedir. Dolayısıyla psikolojik yardım sürecinin müdahale alanları bilişler ve aynı zamanda davranışlardır. Boşanma sonrası yaşama uyum literatüründe bu olgunun bilişsel ve davranışsal öğelerle ilişkisini inceleyen araştırmalara rastlanılmaktadır. Dahası, özellikle son yıllarda boşanmış kadınların uyum düzeyleri, öz saygıları, öz yeterlilikleri, duygu düzenleme becerileri, üstbilişsel inanış ve ruminasyon düzeyleri ve ruhsal sağlıkları üzerinde bilişsel davranışçı terapinin etkililiğini inceleyen deneysel araştırmalar dikkati çekmektedir (Alimoradi vd., 2016; Ghezelseflo vd., 2019; Pyrsrayy vd., 2017). Bu bağlamda, psikolojik yardım sürecinde bilişsel ve davranışsal müdahalelere öncelik veren Bilişsel Davranışçı Kuramın boşanma sonrası yaşama uyum olgusunu çalışmada etkili bir terapi yaklaşımı olduğu ifade edilebilir.

Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında Uyar (2022) resmi boşanma davası tamamlanmış ve boşanmanın üzerinden en fazla iki yıl geçmiş ve 0-10 yaş arası çocuk/çocukların velayetini almış kadınların boşanma sonrası yaşama uyum düzeylerini arttırmak amacıyla bilişsel davranışçı kurama dayalı bir psiko-eğitim programı geliştirmiş ve 12 boşanmış kadın üzerinde bu programın etkililiğini deneysel desenle incelemiştir. Araştırma sonucunda Bilişsel Davranışçı Kurama dayalı geliştirilen psiko-eğitim programının kadınların boşanma sonrası yaşama uyumunu arttırmada etkili olduğu bulunmuştur. Aynı zamanda psiko-eğitim programı kadınların yas tepkilerini, ilişkiden duygusal ayrışma düzeylerini, öfke tepkilerini azaltmada ve kendilik değerlerini arttırmada etkili olmuştur. Kontrol grubunda anlamlı farklılıklar görülmemiştir. Beş hafta sonra gerçekleştirilen izleme ölçümlerinde ise psiko-eğitim programının etkililiğinin devam ettiği görülmüştür. Bununla birlikte deneysel yöntemle etkililiği kanıtlanan müdahalelerin kalıcılığının tekrarlanan ölçümlerle izlenmesinin boşanmanın uzun dönem etkilerinin anlaşılırlığına katkı sunacağı ve bu bağlamda gerekli ve yararlı olduğu ifade edilebilir. Yurtdışı alan yazınında aynı örneklem grubunda boşanmanın kısa ve uzun vadede etkilerini inceleyen araştırmalara rastlanılmakla (Willen, 2015) birlikte Türkiye’de bu amaçla gerçekleştirilen araştırma örneğine rastlanılmamıştır.  Bu bilgiler ışığında mevcut araştırmada Bilişsel Davranışçı Kurama dayalı psiko-eğitim grubunu tamamlayan kadınların 2 yıl sonraki boşanma sonrası yaşama uyum deneyimlerinin nicel ve nitel değerlendirmeyle incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç çerçevesinde aşağıdaki iki temel araştırma sorusuna yanıt aranmıştır:

  1. BSYU psiko eğitim grubunu tamamlayan kadınların deneysel müdahale öncesi ve sonrası ölçümleriyle (ön test- son test- izleme) iki yıl sonraki boşanma sonrası yaşama duygusal/sosyal uyum ölçümleri arasında anlamlı farklılıklar var mıdır?
  2. BSYU psiko-eğitim grubunu tamamlayan kadınların iki yıl sonrasında boşanma sonrası yaşama uyumları nasıldır?

Yöntem

Bu araştırma iç içe karma desen ile gerçekleştirilecektir. İç içe karma desende araştırmacı deneysel çalışma gibi nicel bir araştırma içerisinde nitel bir araştırma veya durum çalışması gibi nitel bir aşama içerisine nicel bir aşama ekleyebilir. İç içe karma desende destekleyici aşama genel deseni bir şekilde geliştirmek amacıyla eklenir (Creswell & Plano Clark, 2015, s.80). Bu bilgiler ışığında mevcut araştırmanın genel deseni nitel araştırma desenlerinden fenomolojik desen olarak planlanırken psikoeğitim grubunu tamamlayan kadınların deneysel müdahale öncesi ve sonrası ölçümleriyle (ön test-son-test ve izleme) iki yıl sonraki boşanma sonrası duygusal/sosyal uyum ölçümlerinin karşılaştırılması araştırmanın destekleyici aşamasını oluşturmaktadır.  Nitel araştırma desenlerinden olan fenomonolojik desende doğal bir olayla (fenomen) ilgili birey/bireylerin yaşam deneyimlerindeki önemin, yapının ve anlamın ne olduğu sorusuna yanıt aranmakta ve ortak anlamların derinlemesine keşfedilmesi amaçlanmaktadır (Sheperis vd., 2010). Diğer bir ifadeyle bireylerin çevresinde olan biten olayları nasıl değerlendirdiklerini anlamaya dönük bir araştırma desenidir. Bu bağlamda mevcut araştırmada, psiko-eğim grubunu tamamlayarak psikolojik yardım alan ve boşanmalarının üzerinden en fazla 4 yıl geçmiş kadınların boşanma sonrası yaşama uyumları, onların bakış açısı ve algılarına dayalı olarak keşfedilmesi amaçlandığı için fenomenolojik desen tercih edilmiştir. Elde edilecek nitel verinin yorumlanmasına destek sunması amacıyla aynı zamanda kadınların psiko-eğitim ön test-son test ve izleme ölçüm sonuçlarıyla iki yıl sonraki boşanma sonrası sosyal/duygusal uyum düzeylerinin karşılaştırılması amaçlanmaktadır.

Araştırmanın çalışma grubu 11 boşanmış kadından oluşmaktadır. Bu kadınlar, Ekim 2021 de 10 oturumluk Bilişsel Davranışçı Kurama dayalı boşanma sonrası yaşama uyum psiko-eğitim grubunu tamamlayan grup üyeleridir. Araştırmacı bu boşanmış kadınlara ulaşarak araştırmanın amacından bahsetmiş ve araştırmaya gönüllü katılım onamı veren 11 kadınla nitel görüşmeler gerçekleştirmiştir. Katılımcıların tümü 0-10 yaş çocuğun velayetini alan taraftır. Aynı zamanda, katılımcıların tümü gelir sağlayıcı bir işte çalışmakta ve lise veya üstü mezuniyete sahiptir. Son olarak katılımcıların resmi boşanmaları üzerinden en fazla 4 en az 2 yıl geçtiği belirtilebilir.  

Araştırmada yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmanın amacı ve boşanma sonrası yaşama uyum literatürü dikkate alınarak araştırmacı tarafından bir taslak form hazırlanmıştır. Boşanma sonrası yaşama uyum alanında akademik çalışmalar yürüten iki uzmana form gönderilerek uzman görüşü alınmış ve öneriler doğrultusunda yarı yapılandırılmış görüşme formuna son şekli verilmiştir.

Araştırmanın nicel verisini toplamak amacıyla Fisher Boşanmaya/ayrılığa uyum – kısa formu ve bazı demografik özelliklerini belirlemek içinde araştırmacı tarafından hazırlanan “kişisel bilgi formu” kullanılmıştır.

Nitel görüşmelerin bir kısmı Anadolu Üniversitesi PDRM de yüz yüze bir kısmı ise zoom programı üzerinden çevrimiçi platformda gerçekleştirilmiştir. Görüşme öncesi katılımcılardan araştırmaya gönüllü katılım sağladıkları yönünde onam alınmıştır. Bu bağlamda yüzyüze görüşmelerde ses kaydı, çevrimiçi görüşmelerde ise ses ve görüntü kaydı alınmıştır. Görüşmeler araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiş ve bir görüşmenin deşifresi tamamlandıktan sonra diğer görüşmeye geçilmiştir. Araştırmanın veri toplama süreci Kasım-Aralık 2023 zaman aralığında tamamlanmıştır. 

Araştırmanın nitel analiz sürecine devam edilmektedir. Nitel veriler tümevarımsal bir kategori ve kod sistemini içeren nitel veri analiziyle incelenecektir. Analiz sırasında verilerin hazırlanması, verilerin kodlanması, kodların bir araya getirilerek temalara indirilmesi ve son olarak verilerin şekil, tablo veya tartışma halinde sunulması aşamaları uygulanacaktır. Bağımsız bir araştırmacı kodlama yaparak analiz sürecine katkıda bulunmaktadır. Tartışma ve transkriplerin yeniden okunması ile kodlama kategorileri ve anahtar temaların nihai listesi hakkında fikir birliğine ulaşılması amaçlanmaktadır. Bununla birlikte nicel verilerin analizinde Fisher boşanmaya/ayrılığa uyum-kısa formuna ait puan ortalamalarındaki anlamlı farklılıkları incelemek amacıyla tekrarlı ölçümler varyans analizi kullanılmıştır.

Beklenen/geçici sonuçlar

Araştırmada Bilişsel Davranışçı Kurama dayalı psiko-eğitim grubunu tamamlayan kadınların 2 yıl sonraki boşanma sonrası yaşama uyum deneyimlerinin nicel ve nitel değerlendirmeyle incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın nitel veri analiz süreci devam etmektedir. Bununla birlikte araştırmacı tarafından transkriptler en az bir defa okunmuştur ve transkriptlerin bir kopyası bağımsız araştırmacıya kodlanması amacıyla iletilmiştir. Her iki araştırmacı da kodlama ve kodları bir araya getirerek temaları oluşturma aşamasındadır.  Araştırmanın nitel verisinin Bilişsel Davranışçı Kurama dayalı psiko-eğitim programını tamamlayan boşanmış kadınların iki yıl sonraki boşanmaya uyum deneyimleriyle ilgili özellikle zaman, kabul ve yalnız hissetmeme temalarında anlamlı sonuçlar vereceği öngörülmektedir. Tekrarlı ölçümler varyans analizi sonuçlarına göre boşanma sonrası yaşama uyum toplam puan, yas, öfke ve kendilik değeri alt boyutlarında öntest ve sonraki ölçümler arasında grup lehine anlamlı farklılıklar bulunmuş ve bu farklılıkların sonraki ölçümlerde korunduğu görülmüştür. İlişkiden duygusal ayrışma alt boyutunda öntest ve sonraki ölçümler arasında anlamlı farklılıkların olmadığı, bununla birlikte güvenlik yakınlık alt boyutunda ön test ve sonraki ölçümler arasında anlamlı bir fark bulunmazken izleme ve iki yıl sonraki ölçümlerde grup lehine anlamlı bir farklılığın olduğu görülmüştür. Tüm bu bilgiler ışığında Bilişsel Davranışçı Kurama dayalı psiko-eğitim programının küçük yaş çocuğu sahip bekar kadınların boşanmaya sosyal ve duygusal uyumlarını anlamlı düzeyde pozitif yönde etkilediği ifade edilebilir.