Faculty of Economics and Administrative Sciences, Yozgat Bozok University, cilt.6, sa.2, ss.155-166, 2023 (Hakemli Dergi)
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Moskova’ya bağlı olan ülkelerin bağımsızlıklarını ilan etmesinden sonra Batılı ülkelerin ve farklı güvenlik örgütlerinin, Rusya Federasyonu’nun (RF) sınırlarında bulunan bölgelerdeki ülkeler ile yeni ilişkiler geliştirmeye başladıkları görülmektedir. Buradan hareketle Batılı ülkelerin özellikle Rusya’nın güneyinde bulunan Güney Kafkasya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye başlamış olmalarının Rusya için önemli bir ulusal güvenlik sorunu olarak algılandığı anlaşılmaktadır. Tüm bunlarla birlikte hem jeopolitik hem de jeostratejik açıdan Güney Kafkasya bölgesinin diğer bölgelerden farklı olarak RF için çok önemli bir bölge olarak görüldüğü aktarılmaktadır. Ancak RF’nin 1993 yılında “Yakın Çevre Doktrini” bağlamında yalnızca Güney Kafkasya değil, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da bulunan eski Sovyet Cumhuriyetlerine karşı da ilgisini sürdürmeye devam ettiği görülmektedir. Burada RF’nin ortaya konulan “Yakın Çevre Doktrini” ile hem bu bölgeler üzerinde etkisini sürdürmeye çalıştığı hem de ulusal güvenlik politikalarını şekillendirdiği ifade edilmektedir. Çalışmada metodolojik olarak nitel araştırma yöntemi olan doküman analizi tekniği kullanılmıştır. Sonuç olarak RF’nin ulusal güvenliğini sağlamak adına siyasi, askerî ve ekonomik gücünü sınırlarına yakın bölgelerde sürdürdüğü açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada genel anlamda, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan “Dağlık Karabağ” sorunu, Rusya’nın tutumu ve Dağlık Karabağ’da yaşanan Birinci ve İkinci Karabağ savaşlarının “Yakın Çevre Doktrini” bağlamında RF’nin ulusal güvenlik politikalarına nasıl etki ettiği incelenerek değerlendirilmiştir.