Sosyal Bilimler ve Sağlık Bülteni, sa.1, ss.14-17, 2022 (Hakemli Dergi)
Eğitim ile sağlık arasındaki ilişki uzun süredir sosyal
bilimlerin temel tartışma konularından biridir. Eğitim düzeyi arttıkça yaşam
süresinin uzadığı, yaşam kalitesinin yükseldiği ve hastalık risklerinin
azaldığı bilinmektedir. Ancak bu ilişkiyi yalnızca diploma düzeyiyle ölçmek,
eğitimin toplumsal ve kültürel boyutlarını göz ardı etmektedir. Eğitim,
bireylere bilgi kazandırmanın ötesinde, toplumsal sınıflar arasında farklı
sermaye türlerinin aktarılmasını sağlayan bir mekanizma olarak işler. Bu
çerçevede kültürel sermaye kavramı, bireylerin sağlıkla ilgili bilgiye erişim,
sağlık davranışlarını benimseme ve sağlık hizmetlerinden yararlanma
biçimlerinde belirleyici bir role sahiptir. Kültürel sağlık sermayesi ise,
bireylerin sağlık sistemindeki eşitsizliklerle baş etme, sağlık
profesyonelleriyle etkili iletişim kurma ve sağlıkla ilgili kaynakları avantaja
dönüştürme kapasitelerini açıklar. Bu sermaye biçimi, formel eğitimle değil,
bireylerin yaşam deneyimleri, öz yeterlikleri ve sağlık okuryazarlıklarıyla
ilişkilidir. Dolayısıyla kültürel sağlık sermayesi, sağlık eşitsizliklerini
ortadan kaldırmasa da bireylerin bu eşitsizlikler karşısında direnç
geliştirmelerine katkı sağlar. Eğitim ve sağlık arasındaki ilişkinin yalnızca
kurumsal göstergelerle değil, toplumsal sınıf, kültürel miras ve yaşam tarzı
gibi daha geniş bir bağlamda ele alınması, sağlık politikalarının adalet ve
kapsayıcılık yönünden güçlenmesine olanak tanır.