So-Sa Sosyal Bilimler ve Sağlık Bülteni (HASUDER, Halk Sağlığı Umanları Derneği), sa.4, ss.29-36, 2022 (Hakemsiz Dergi)
Bu çalışma, kadına yönelik şiddetin bireysel davranışlardan
ziyade toplumsal ve yapısal dinamiklerle ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (2021) verilerine göre, dünya genelinde kadınların üçte
biri yaşamlarının bir döneminde eşleri veya partnerleri tarafından fiziksel ya
da cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Bu olgu, toplumsal cinsiyet temelli şiddet
olarak tanımlanmakta ve ataerkil normların, güç ilişkilerinin ve kültürel
değerlerin kadın bedeni ve emeği üzerinde kurduğu tahakkümle
ilişkilendirilmektedir. Çalışmada, şiddetin yalnızca fiziksel değil;
psikolojik, ekonomik ve cinsel boyutlarının da bulunduğu vurgulanmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin temel nedenleri arasında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
sürdürülmesi, kadınların ekonomik ve toplumsal konumlarının zayıf olması, erkek
egemen kültürel yapılar ve yetersiz hukuki yaptırımlar yer almaktadır. Sonuç
olarak, kadına yönelik şiddet olgusu, ataerkil toplumsal yapının ürettiği ve
yeniden ürettiği bir halk sağlığı ve toplumsal adalet sorunu olarak ele
alınmaktadır.