Darülbedayi'nin İlk Kadın Yönetmeni Şirin Devrim ve "Hırçın Kız"


Creative Commons License

Gökdağ E.

Türk Tiyatrosunda İstanbul, Ahmet Bozkurt, Editör, Matsis Matbaa, İstanbul, ss.331-363, 2022

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2022
  • Yayınevi: Matsis Matbaa
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Sayfa Sayıları: ss.331-363
  • Editörler: Ahmet Bozkurt, Editör
  • Anadolu Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

DARÜLBEDAYİ’NİN İLK KADIN YÖNETMENİ ŞİRİN DEVRİM VE HIRÇIN KIZ

Şirin Devrim 3 Mart 1926 yılında, İstanbul’da dünyaya gelir.  Cumhuriyet’in ikinci kuşak kadın tiyatro sanatçılarından olan Devrim’in ilk kuşak ailesi, İmparatorluk döneminde alim, asker ve idareci olarak görev yapmış Osmanlı soylularından, Şakir Paşa ailesidir. Dedesi Mehmed Şakir Paşa resim sanatına düşkündür. Kardeşi ise Sultan Abdülhamit döneminin en genç sadrazamı olan, yaklaşık beş bin kitaptan oluşan zengin kütüphanesi ve Osmanlı askeri tarihini kaleme aldığı eserleri bulunan Cevad Paşa’dır.  Cevat Paşa fotoğrafçılığa meraklıdır. 1901 yılında fotoğraflarından biri ile Paris’te ödül kazanır. Şirin Devrim’in ilk kuşak ailesi, “altı yüz yıllık Osmanlı Devleti’nin son yıllarını, imparatorluğun küllerinden Anka kuşu gibi yükselen yeni Türkiye’nin de yetmiş yılını kapsar (Şakir Paşa ailesi s.13).” Devrim’in ebeveynleri ile kendi kuşağı ise Cumhuriyet’in ilk yıllarında resim, gravür, seramik, müzik, edebiyat, tiyatro gibi sanatın farklı alanlarında ilklere ve önemli eserlere imza atmış bir sanatçı ailedir.

Annesi, Şakir Paşa ailesinden dünyaya mâl olmuş ressam Fahrünnisa Zeid, babası ise romancı, şair, oyun yazarı İzzet Melih Devrim’dir.  Şirin Devrim’in anne ve babası Avrupa’ya yaptıkları sık seyahatlerle müze, galeri, tiyatro, operalara giderek, edebi toplantılara katılarak, Avrupa’da sanat ve edebiyat alanındaki tüm gelişmeleri yakından takip etmekle kalmamış, bu gelişmelerin içinde de yer almışlardır. Bunun için Cumhuriyet’in modern yüzünün temsilcisi olarak da görülmüşlerdir:

Özellikle diplomatik çevrelerde, ne zaman yabancı bir hükumet büyüğü veya ünlü bir sanatçı gelse, modern Türkiye’nin örnek çifti olarak davetlere çağrılıyorlardı. Böylelikle annemle babam, Avrupa’nın en önemli siyasal kişileri, yazarları ve sanatçıları ile ahbaplık, arkadaşlık kurmuşlardı (Şakir paşa, s.91)      

Teyzesi Aliye Berger, Türkiye’nin ilk kazıma ve oyma gravür sanatçılarındandır. Aynı zamanda grafik sanatçısı ve ressamdır. Füreya Koral ise Türkiye’nin ilk kadın seramik sanatçısıdır. Dayısı, “Halikarnas Balıkçısı” olarak bilinen Türk edebiyat tarihinin önde gelen roman, öykü, deneme yazarı Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır. Bir kardeşi ressam, Fransa’da soyut sanatın önde gelen isimlerinden Nejad Melih Devrim, diğeri, annesinin ikinci evliliğini yaptığı Irak Kralı I. Faysal’ın kardeşi Emir Zeid’den olan, Irak Kraliyet ailesinden Raad Zeid’dir.

Sanatın farklı alanlarına öncü kişilikleri ve eşsiz eserleriyle damga vuran aile fertleri gibi Şirin Devrim de Türk tiyatro tarihinin öncü kadınlarından biri olmuştur. İstanbul Şehir Tiyatrolarının ilk kadın yönetmeni olan Şirin Devrim’e maalesef Türk tiyatro tarihi yazınında ve Üniversitelerin tiyatro bölümlerinin müfredatlarında gerek yaşadığı dönemde gerekse ölümünden sonra hak ettiği yer verilmemiştir. Oysa, Türk Tiyatrosunda nasıl Türk kadının ilk kez sahneye çıkması bir dönüm noktası ise Şirin Devrim de ilk kadın yönetmen olarak Türk tiyatrosunun önemli bir dönüm noktasını oluşturur.

Bu çalışmada, Şirin Devrim’in İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelediği ilk oyun olan Shakespeare’in Hırçın Kız oyunundaki yönetmenlik ve oyunculuk deneyimi ele alınacak, bu sayede, 1959- 1966 yılları arasında İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki sahneleme ve oyunculuk anlayışı yanı sıra, kurumdaki cinsiyetçi tutumlar da açığa çıkarılmaya çalışılacaktır. Ancak öncesinde Şirin Devrim’in İstanbul Şehir Tiyatroları’nda çalışmaya başlayana kadar nasıl bir eğitim, sanatsal ve teatral deneyimin içinden geçtiği ortaya konulacaktır. Hırçın Kız oyunundaki yönetmenlik deneyimine odaklanılacak, sanatçının, Şehir Tiyatroları’nın bu dönemde sahneleme ve oyunculuk alanında gösterdiği iyileşme ve dönüşümde nasıl bir rol oynadığı, dönemin sanatçı üzerindeki etkisi de ortaya konularak iki taraflı olarak incelenecektir.