Akademisyen Kitabevi, Ankara, 2023
Türkiye’de ve dünyanın
birçok ülkesinde bölgeler arası dengesizlikler iktisat, sosyal politika,
sosyoloji ve siyaset bilimi gibi birçok disiplin tarafından farklı boyutlarıyla
incelenmiştir. Ülkelerin kendi özgün gelişme ve kalkınma deneyimlerine bağlı olarak
değişen ölçeklerde olmakla birlikte, hemen her ülkede bazı bölgelerin
sanayileşmiş, nüfus olarak yoğunlaşmış ve kalkınmış olduğu; buna karşın bazı
bölgelerin ise yeterli kalkınmayı ve sanayileşmeyi sağlayamadığı, nüfus olarak
düşük yoğunlukta olduğu, ekonomilerinin tarımsal ağırlıklı olduğu
gözlemlenmektedir. Bölgeler arasında gözlemlenen bu dengesizlik işgücünün
eğitim düzeyi, yaş ve cinsiyet dağılımları açısından da bir heterojenlik
oluşmasına neden olmaktadır. Ülkelerin gelişmiş bölgelerinde ihtiyaç duyulan
eğitimli, nitelikli, genç, üretken işgücünün de kırsal ağırlıklı gelişmemiş
bölgelerden gelişmiş bölgelere göç ettiği bilinmektedir. Geri kalmış bölgelerde
nüfus yoğunluğunun düşmesi, fırsatları ve geçim olanaklarını kısıtladığı için,
yeterli niteliklere sahip olmayan işgücü de gelişmiş bölgelere göç etmektedir.
Gelişmiş bölgelerde yeterli istihdam olanaklarının bulunmaması halinde bu
bölgelerde göçle birlikte gettolaşma, güvencesiz veya geçici işlerde istihdam,
sosyal dışlanma, eğitim olanaklarına yetersiz erişim gibi birçok sosyal ve
ekonomik sorun doğabilmektedir. Tüm bu sorunlar ise ülkelerin politik ve
ekonomik istikrarı açısından tehdit edici unsurlar olarak ortaya
çıkabilmektedir. Gerek ihtiyaç duyulan işgücüne daha kolay erişilebilir olması,
gerekse pazarlama kolaylığı, mal ve hizmetlerin geniş kitlelere daha rahat
ulaşabilmesi, gelişmiş ve nüfus yoğunluğu yüksek olan bölgelerin yeni
yatırımlar açısından da cazip olmasını sağlamaktadır. Bu arz talep mekanizması
ise gelişmiş bölgelerle gelişmemiş olanlar arasındaki farkın zaman içinde
giderek açılmasına neden olmaktadır. İşte bu nedenlerle; sürdürülebilir,
dengeli bir büyümenin kalkınmanın sağlanabilmesi ve ekonomik/politik istikrar
açısından bölgeler arası dengesizliklerin en azından tahammül edilebilir
sınırlar içinde tutulması gerekmektedir. Devletin bir müdahalesi veya dışsal
bir şok olmaksızın bölgeler arasında söz konusu dengesizliklerin giderilmesi
veya zaman içinde azaltılması, piyasa mekanizması altında çok da mümkün
olmamaktadır.
Kamu
kaynaklarının optimum kullanımı ve israfın önüne geçilmesi, hedeflere daha kısa
vadede ulaşılabilmesi açısından devletin bölgesel dengesizlikleri gidermek için
uygulayacağı sosyal ve ekonomik politikaları hazırlamadan önce söz konusu
dengesizliklerin boyutlarının ve hangi alanlarda, ne ölçüde müdahalenin gerekli
olduğuna karar verilebilmesi için bölgeler arası heterojenliğe dair
göstergelerin doğru hesaplanmış olması ön şarttır. Başka bir deyişle, doğru
politikaların en az maliyetle uygulanabilmesi için bölgesel dengesizliklere
dair analitik çerçevenin çıkarılmış olması gerekmektedir. Bölgesel
dengesizliklerin bir boyutu da ücret dengesizliğidir. Bölgesel ücret
dengesizliğinin bir nedeni bölgeler arasında işgücünün eğitim düzeyi ve çalışan
başına düşen sermaye miktarı bakımından farklar bulunmasıdır. Eğitim düzeyi ve
kişi başına sermaye miktarı emeğin marjinal verimliliğini belirlemekte ve
verimlilik farkları ücretlere yansımaktadır. Kişi başına sermaye ve eğitim
düzeyinin yanı sıra coğrafi koşullar, limanlara ve ihracat bölgelerine
yakınlık, bölgeler arasında üretim teknolojisinde farklılık, sendika yoğunluğu,
işletmelerin büyüklüğü ve faaliyet alanlarının dağılımı, kamunun istihdamdaki
payı bakımından bölgesel farkların bulunması da bölgesel ücret dengesizliklerinin
oluşmasında etkili olmaktadır. Bölgeler arasında oluşan ücret dengesizlikleri,
diğer taraftan, firmaların yatırım kararlarını da etkilemektedir. Maliyetlerini
en aza indirme ilkesiyle çalışan firmalar, diğer koşullar sabitken, ücretlerin
düşük olduğu bölgelerde yatırım yapmayı tercih ederler. Fakat nüfusun yoğun
olduğu pazarlara yakınlık, ihtiyaç duyulan niteliklerde işgücünün kolayca temin
edilebilmesi, ürünlerin üretildiği bölge ile pazarın bulunduğu bölge arasındaki
mesafe ve nakliye masrafları gibi etmenler de devreye girdiğinde firmalar
ücretlerin görece yüksek olduğu bölgelerde yatırım yapmayı da tercih
edebilmektedir. Bu nedenle firmalar için ücretlerin düşüklüğü yatırım yapmak
için yeterli bir koşul değildir.
Bu
çalışmanın temel amacı, bölgeler ve sektörler arası dengesizliğin bir boyutu
olan ücret dengesizliklerinin ampirik olarak ortaya konulmasına katkıda
bulunmaktır. İktisat disiplini altında Türkiye’de bölgesel dengesizliklere dair
çok sayıda ampirik çalışma bulunsa da çalışma ekonomisi alanında konuyla ilgili
ampirik çalışmalar sayıca azdır. Çalışmanın bir diğer amacı da çalışma
ekonomisi alanında söz konusu eksikliğin doldurulmasına katkıda bulunulmasıdır.
Üç ana bölümden oluşan bu çalışmanın teorik çerçevesini oluşturan birinci bölümünde
ücret, sektör ve bölgesel sınıflandırma kavramlarının tanımları ile ücreti ve
ücret farklarını belirleyen faktörlerle ilgili, ağırlıkla ampirik çalışmalardan
oluşan literatür incelenmiştir. İkinci bölümde ilk olarak bölgesel ve sektörel
betimsel istatistikler hesaplanarak 2004-2014 dönemine ait genel tablo ortaya
konulmaya çalışılmıştır. Bu kısımda işgücünün sektörel dağılımı, işgücünün
eğitim durumuna göre dağılımı, nüfusun işgücü piyasasındaki duruma göre
dağılımı, işgücünün hane büyüklüğüne göre dağılımı ve nüfusun kır kent dağılımı
üzerinden bölgeler arası karşılaştırma yapılmıştır. İkinci bölümde ayrıca ücret
ile cinsiyet, yaş, medeni durum, hane büyüklüğü arasındaki ilişkiye ilişkin
temel betimsel istatistikler hesaplanarak kimi karşılaştırmalar yapılmıştır.
Üçüncü bölümün ikinci kısmında ise bölgesel ve sektörel düzeyde ücretin
belirlenmesine yönelik oluşturulan iki aşamalı Heckman Seçim Modeli 2004- 2014
dönemine ait Hanehalkı İşgücü Anketi mikro veri setleri kullanılarak test
edilmiş ve regresyon sonuçları analiz edilmiştir. Heckman Seçim Modeli
kullanılmasının sebebi heterojen veri setleri için uygun olmasıdır. Türkiye’de
çalışanların yaklaşık dörtte birinin kadınlardan oluşması işgücünün cinsiyet
dağılımı açısından heterojenlik yaratmakta ve standart lineer ücret
denklemlerinin kullanılması halinde yanıltıcı sonuçlar elde edilmektedir.
Üçüncü bölümde ayrıca hem bölgesel düzeyde hem de sektörel düzeyde hesaplanan
ücret farklılıkları, marjinal emek verimliliğine dayanan ekonometrik modellerle
analiz edilmiş ve Blinder-Oaxaca yöntemiyle kadınlara yönelik ayrımcılık olup
olmadığı açıklanmaya çalışılmıştır. Bu bölümde son olarak bölgesel ve sektörel
düzeyde ücret dağılımına dair hesaplamalar yapılmıştır. Ücretin yanı sıra, kâr
payı, kira, faiz, gayrimenkul ve tarım gelirleri gibi birçok gelir kaynağı
bulunmaktadır. Türkiye’de söz konusu gelir kalemlerinin birey bazında ortaya
konulduğu “Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi” ile “Bütçe Anketi” bölgesel düzeyde
(İBBS1 düzeyinde) ayrıma gidilmediğinden bu anketlerle bölgesel düzeyde çalışma
yapmak mümkün olmamaktadır. Türkiye’de bölgesel düzeyde ücret ve ücret
farklılıklarının ortaya konulması amacını taşıyan bu çalışmada “Hanehalkı
İşgücü Anketi” mikro veri seti kullanılmıştır. Ancak Hanehalkı İşgücü Anketi de
sadece ücret gelirlerini ele almaktadır. Diğer yandan, Hanehalkı İşgücü
Anketinde yaşanılan bölge bilgisi (İBBS1 düzeyinde 12 bölge, İBBS2 düzeyinde 26
alt bölge) 2004 yılından itibaren bulunmakta ve 2014 yılından sonra ise kır
kent bilgisi bulunmamaktadır. Kurulan ekonometrik model kır kent ayrımına
dayalı veri gerektirdiğinden bu çalışma kapsamında, verilerin uygunluğu
nedeniyle 2004-2014 dönemine ait Hanehalkı İşgücü Anketi mikro verileri
kullanılmıştır.
In Turkey and in many countries of the world,
interregional imbalances have been examined with different dimensions by many
disciplines such as economics, social policy, sociology and political science.
Although at varying scales depending on the unique development and development
experiences of the countries, some regions in almost every country are
industrialized, concentrated in population and developed; On the other hand, it
is observed that some regions cannot provide sufficient development and
industrialization, have a low population density, and their economies are
mainly agricultural. This imbalance observed between regions also causes
heterogeneity in terms of education level, age and gender distribution of the
workforce. It is known that the educated, qualified, young and productive
workforce needed in the developed regions of the countries migrated from the
rural predominantly undeveloped regions to the developed regions. Since the
decrease in population density in the underdeveloped regions restricts
opportunities and livelihoods, the labor force without sufficient qualifications
migrates to the developed regions. In the absence of sufficient employment
opportunities in developed regions, many social and economic problems such as
ghettoization, employment in precarious or temporary jobs, social exclusion,
inadequate access to education opportunities may arise in these regions. All
these problems may emerge as threatening elements in terms of the political and
economic stability of the countries. The fact that the needed workforce is more
easily accessible, ease of marketing, and that goods and services can reach
large masses more easily make developed and populated regions attractive for
new investments. This supply-demand mechanism causes the gap between developed
regions and undeveloped ones to widen over time. For these reasons; In order to
ensure sustainable, balanced growth, development and economic/political
stability, regional imbalances should be kept within tolerable limits at least.
It is not very possible under the market mechanism to eliminate the imbalances
in question between regions or to reduce them over time without the
intervention of the state or an external shock.
Before preparing the social and economic policies that
the state will implement to eliminate regional imbalances in terms of optimum
use of public resources and prevention of waste and reaching the targets in a
shorter term, the dimensions of the imbalances in question and the indicators
of interregional heterogeneity should be correctly calculated in order to
decide in which areas and to what extent intervention is necessary. is a
prerequisite. In other words, an analytical framework for regional imbalances
must be established so that the right policies can be implemented at the least
cost. Another dimension of regional imbalances is wage imbalance. One reason
for the regional wage imbalance is the differences between regions in terms of
the education level of the workforce and the amount of capital per employee.
The level of education and the amount of capital per capita determine the
marginal productivity of labor and productivity differences are reflected in
wages. In addition to per capita capital and education level, geographical
conditions, proximity to ports and export regions, differences in production
technology between regions, union density, size of enterprises and distribution
of activity areas, and regional differences in terms of the share of the public
in employment are also effective in the formation of regional wage imbalances.
Wage imbalances between regions, on the other hand, also affect the investment
decisions of firms. Firms operating on the principle of minimizing their costs
prefer to invest in regions where wages are low, other things being equal.
However, when factors such as proximity to markets where the population is
dense, the labor force with the required qualifications can be easily obtained,
the distance between the region where the products are produced and the region
where the market is located, and transportation costs, companies may prefer to
invest in regions where wages are relatively high. For this reason, low wages
for companies are not a sufficient condition for investing.
The main purpose of this study is to contribute to
empirically revealing wage imbalances, which is a dimension of regional and
inter-sectoral imbalances. Although there are many empirical studies on
regional imbalances in Turkey under the discipline of economics, there are few
empirical studies on the subject in the field of labor economics. Another aim
of the study is to contribute to the filling of the said deficiency in the
field of labor economics. In the first part, which constitutes the theoretical
framework of this study, which consists of three main parts, the definitions of
the concepts of wage, sector and regional classification, and the literature
consisting of mostly empirical studies on the factors that determine wages and
wage differences are examined. In the second part, firstly, regional and
sectoral descriptive statistics were calculated and the general table for the
period 2004-2014 was tried to be revealed. In this section, the sectoral
distribution of the labor force, the distribution of the labor force according
to the education level, the distribution of the population according to the
situation in the labor market, the distribution of the labor force according to
the household size and the rural-urban distribution of the population are
compared between regions. In the second part, some comparisons were made by
calculating the basic descriptive statistics on the relationship between wages
and gender, age, marital status and household size. In the second part of the
third part, the two-stage Heckman Election Model, which was created for
determining wages at the regional and sectoral level, was tested using the
Microdatasets of the Household Labor Force Survey for the period 2004-2014 and
the regression results were analyzed. The reason for using the Heckman
Selection Model is that it is suitable for heterogeneous data sets. The fact
that approximately one quarter of the workers in Turkey are women creates
heterogeneity in terms of gender distribution of the workforce and misleading
results are obtained if standard linear wage equations are used. In the third
part, wage differences calculated both at regional and sectoral level are
analyzed with econometric models based on marginal labor productivity and it is
tried to explain whether there is discrimination against women with the
Blinder-Oaxaca method. Finally, in this section, calculations regarding the
distribution of wages at the regional and sectoral level are made. In addition
to wages, there are many income sources such as profit share, rent, interest,
real estate and agricultural income. In Turkey, it is not possible to conduct
studies at the regional level with these surveys, since the "Income and
Living Conditions Survey", in which the said income items are revealed on an
individual basis, and the "Budget Survey" are not differentiated at
the regional level (NUTS1 level). In this study, which aims to reveal the wage
and wage differences at the regional level in Turkey, the "Household Labor
Force Survey" micro data set was used. However, the Household Labor Force
Survey only deals with wage income. On the other hand, in the Household Labor
Force Survey, the information about the region lived (12 regions at NUTS1
level, 26 sub-regions at NUTS2 level) has been available since 2004, and after
2014 there is no rural-urban information. Since the established econometric
model requires data based on rural-urban distinction, within the scope of this
study, the Microdata of the Household Labor Force Survey for the period
2004-2014 was used due to the suitability of the data.