Nisan Yayınları, Eskişehir, 2014
Hemen her piyanistin olduğu gibi, benim de eşlik yapmaya başlamam öğrencilik yıllarıma rastlar. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano Ana Sanat Dalı’nda öğrenci olduğum yıllarda, bir sınıf arkadaşıma eşlik ederken, okulumuzun viyolonsel öğretmenlerinden Sayın Prof. Doğan Cangal’ın “Bu okulda mı çalışıyorsunuz?” diye sorması, kafamda eşlik konusunda bir ışığın yanmasına neden oldu. Çalgı eşliğine olan ilgim, bana bu haz verici işi çeşitli eğitim kurumlarında ve konser salonlarında defalarca yapmamı sağlayacak ortamlar yarattı. İlgim arttıkça daha çok eşlik yapmaya, yaptıkça konuya daha detaylı bakmaya başladım. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Ana Sanat Dalı’nda çalgı öğrencileriyle çalışmaya başlamamla, eşliğin çalgı öğrencileri üzerindeki öneminin net olarak ayırdına vardım ve bu konuya vurgu yapabilmek adına ‘çalgı eşliği’ konusunu ele aldım.
Kitapta sadece çalgı eşliğini irdelemiş olmamın nedeni, şan eşliğinin başlı başına ayrı bir çalışma gerektirecek ayrıntılar içermesi ve kendimi çalgı eşliğine yakın hissetmem nedeniyle, şan eşliği konusundaki bilgi ve deneyimimin yeterli olmamasıdır.
Türk Dil Kurumu’nun 1996 yılı basımı İmlâ Kılavuzu’nu kullandığım bu çalışmanın kimi bölümlerinde eşlik, kimi bölümlerinde korrepetisyon sözcüklerini kullanmış olmam karışıklığa yol açabilir; konservatuvarlarda çalgı öğrencilerine verilen dersin adı olması nedeniyle gereken yerlerde korrepetisyon, piyano öğrencilerinin aldıkları dersin adı olması nedeniyle de eşlik terimlerini kullandım. Kitabın başlığında ve genel olarak birlikte çalma eyleminden söz ettiğim sürece de yine eşlik terimini kullandım.
Çalgı eşliğinin, önemsenmeye değer ve aynı zamanda keyif verici bir alan olduğunun ayırt edilmesini, daha fazla sayıda eşlikçi yetişebilmesini ümit ederek, bu çalışmamın bir rehber olmasını diliyorum.