İki dünya savaşı arası dönemde totaliter rejimlerin ortaya çıkması, bu rejimlerin insan hakları başta olmak üzere birçok alanda yarattığı tahribat, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde otoriter rejimlerin geniş bir coğrafyada varlık göstermesi, Soğuk Savaş’ın bitimini takiben demokrasinin coğrafi genişlemesi, saf bir tip içine kolayca sokulamayacak karma siyasal rejimlerin ortaya çıkışı ve yaygınlık kazanması gibi olgular gerek siyaset bilimi gerekse kamu hukuku literatüründe siyasal sistemler, bu sistemlerin hukuk ve insan hakları ile ilişkisi gibi konulara ilgiyi canlı tutmaktadır. Bu çalışma, dünya ölçeğindeki güncel eğilim ve gelişmeleri de kapsamına alarak siyasal sistemlerin ayırt edici özelliklerini, bu sistemlerin hukuk devleti ilkesi karşısındaki konumunu göstermeyi ve tahlil etmeyi amaçlamaktadır.
The emergence of totalitarian regimes in the period between the two World Wars, the damage caused by these regimes in many areas, especially human rights, the presence of authoritarian regimes in a wide geographical area in the post-World War II period, the geographical expansion of democracy following the end of the Cold War, the emergence and prevalence of mixed (hybrid) political regimes that cannot be easily put into a pure type, keep the interest in issues such as political systems and their relationship with law and human rights alive in both political science and public law literature. Taking into account the current tendencies and developments on a global scale, this study aims to demonstrate and analyse the distinctive features of political systems and their position vis-à-vis the principle of the rule of law (Rechtsstaat).
