EGEISAH Ege Üniversitesi Tarih Boyunca Uluslararası Göç ve Göçmenlik Sempozyumu, İzmir, Türkiye, 14 - 16 Aralık 2019, ss.119-131, (Tam Metin Bildiri)
Mübadele Edebiyatında Kimlik Perspektifleri ve Dil
Lozan Antlaşması’na bir ek protokolle bağlanan Mübadele anlaşmasıyla, Yunanistan’dan yaklaşık dört yüz elli bin Müslüman Türkiye’ye gönderildi. Türkiye’den ise –anlaşmadan önce büyük bir kısmı halihazırda göçmüş olan- toplamda bir milyon iki yüz bin Ortodoks Hristiyan’dan kalan 186.189 kişi göç ettirildi. Mübadele anlaşması, barış zamanında gerçekleşmiş, tek yönlü ve zorunlu bir göçtü. Bir yanda yeni ulus devletler ve bu devletlerin yeni ulus tanımları, bir yanda “sınırın yanlış tarafında kaldığı için” doğduğu topraklardan koparılan mübadiller bir kimlik karmaşasına zemin hazırlıyordu. Mübadele’nin dikkate aldığı tek ölçüt, 19. yüzyılda topluluk kimliğinin temelinde yer alan dindi. Bu nedenle günümüzde ulus kimliğinin en önemli parçalarından olarak algılanma eğiliminde olan dil dikkate alınmayan ölçütlerden biriydi. Dolayısıyla her iki ülkeye doğru göçlerde de gidilen ülkenin dilini bilmeyen, terk edilen ülkenin dilini anadil olarak konuşan topluluklar vardı.
Her grup, din, dil, sınıf, üretim ilişkileri ve yurt aidiyetlerinin farklılığına göre Mübadele’den farklı şekillerde etkilenmiştir. Türkçe konuşan Hristiyanlar, Rumca/Giritlice konuşan Müslümanlar, Türk olmayan Müslümanlar, Bektaşîler, kendi milliyetçilikleri daha çok dil ve etnik köken vurgusu üzerinden gelişen Arnavutlar, adalılar, Küçükbalkanlılar, Selanikliler, tarım işçileri, at yetiştirenler, kentliler, dönmeler ve benzerleri kendi iç aidiyetleri ve grup kimlikleri olan topluluklardı ve ulus devlet çağı onlara homojen ve tekil bir üst kimlik çiziyordu. Hepsi göç edilen ülkede farklı kimlik kuruluş/koruma/adaptasyon/direnç süreçleri yaşamışlardı.
Bu bildiri anadili göçülen topraklarda konuşulandan farklı olan grupların durumunu, dil ve kimlik arasında kurdukları ilişkiyi ve bu durumun mübadeleyi konu alan romanlarda nasıl öyküleştirildiğini inceler. Dil meselesi bu konuyu ele alan hemen her romanda geçmekle birlikte konunun ağırlıkta olduğu üç roman incelemeye temel olur. Bunlar Kritimu, Savaşın Çocukları, Biz Vatanımıza Hasret Öldük Yavrularım’dır. Konunun değerlendirilmesinde hem Türk hem de Yunan edebiyatından diğer mübadele romanlarında dil meselesine yaklaşım da dikkate alınmış ve bunlara göndermeler yapılmıştır. Mübadele’nin yeni ülkeye ve ulus kimliğine adaptasyonu en zor kesimlerinin anadili farklı olan bu gruplar olduğu tahmin edilebilir. Eldeki metinler de bunu doğrulamaktadır. Adaptasyon sorunu haricinde dil farklılığı mübadillerin özellikle toprak dağıtımı ya da ailelerin bölünmesi konusundaki birtakım haksızlıklar karşısında haklarını arama şansını da ortadan kaldırmıştır. Romanlarda bu durum kimi zaman kimlik karmaşası kimi zaman da çeşitli haksızlıkların trajik biçimde sergilenmesi şeklinde yer bulmuştur.