Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi (Online), sa.1, ss.537-559, 2023 (Hakemli Dergi)
Kahramanlık edebiyatı, kültürün çok görünür bir yönünü temsil ederken, bireylerin özelde
kahraman olarak kimi gösterdiklerini belirler. Bu yönüyle edebiyat ve sosyolojinin kesişim
noktasında destanların, geleneğin ayakta tuttuğu toplumsal hafızanın parçası olarak işlevsel
rolleri olduğunu söylemek gerekir. Öte taraftan geleneksel bilgeliğin modern toplumda
kahramanlık tipolojileriyle özdeşleşmesinin kapsamı ve doğasını tanımlama konusunda bir
muamma söz konusudur. Nitekim toplumların sosyal direncini arttırma işlevine işaret eden
kahramanlara evrensel bir ihtiyaç olduğu varsayımının yanında modernitenin kahramanlığı
şöhret olgusundan ayrıştıramamasından dolayı sadece kahramanları değil, daha geniş
anlamda kahramanlık duygusunu da kaybettiğini söylemek mümkündür. Türk geleneğinde
kahramanlık çağrısı genellikle kahraman kimliği ile ilişkilendirilirken günümüzde toplumun
bu kimlikle kişisel özdeşleşmesinin büyük ölçüde boş bir “şöhret tapınmasına” dönüştüğü
iddia edilebilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde geleneğin kahramanlık sunumuna yönelik
toplumda algısal bir yabancılaşmanın mı olduğu yoksa geleneğin bu algıya sebep olacak
kahramanlık muhayyilesinde niteliksel problemler mi söz konusu olduğu merak konusudur.
Buna göre, bu makale Türk toplumunun hafızasında önemli yeri olan Dede Korkut
Hikayeleri’nin kahramanlık imgesi özelinde metinsel arkeoloji tasarımını esas almaktadır. Bu
tasarımda metin tahliline dayalı olarak Dede Korkut Hikayeleri’ndeki kahramanlık algısı ve
imgesi, toplumsal hayatın anlamına ve sürekliliğine ilişkin aşkın kaygıların, ancak ahlak ve
maneviyat dinamikleri harekete geçirildiğinde kahramanlık tipini toplumda var etme fırsatını
doğuracağına işaret eder. Daha açık ifade ile Dede Korkut Hikayeleri’nde gündelik ve bireysel
kaygıların varoluşsal kaygılara evirilmesi üzerinden sıradan insan tipolojisinin kahraman
tipolojisine evrilmesinin anlatımı vardır. Ancak okuyucu söz konusu varoluşsal kaygıların
anlam sistematiğine uzanamadığında gündelik kaygılar üzerinden kahraman tiplerle
yabancılaşmış biçimde bir özdeşleşme gerçekleştirmesinin kaçınılmaz olduğu söylenebilir.