Barok Çalgılar Sergi Kataloğu, Lilian Maria Tonella Tüzün, Alper Maral, Özgür Turan, Editör, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, ss.4, 2023
Eski Çalgılarla Eski Müzik
Klasik Batı Müziği dünyasında hem eğitim alanında hem de sahnelerde uzun zamandır benimsenmiş ancak oldukça abes bir durum var: Klasik dönem öncesine ait neredeyse 1500 yıllık bir repertuvar 19. yüzyılda şekillenmiş çalgılar ve bu çalgılara özgü pratiklerle yorumlanıyor. Diğer alanlarda yapıtı/objeyi özünden uzaklaştıran, malzeme ve idea arasında çelişki yaratan eylemler “kitsch” olarak değerlendirilirken bu yaklaşım klasik müzikte ana akım olarak yerleşmiş, kanıksanmış. Örnekse, Türk Halk Müziği eserlerinin Batı çalgılarıyla yorumlanması, plastik malzeme üzerine geleneksel çini desenleri uygulanması, tarihi yapıların göze batan güncel malzemelerle restore edilmesi gibi.
Tam burada önemli bir detayı açma zorunluluğumuz var: Modern çalgılarla yapılan eski müzik yorumları yapıtların özleriyle olan ilişkilerinden bağımsız, yeni estetik değerler yaratmış olabilirler. Bu değerler genellikle yorumcunun teknik ustalığıyla ve/veya tarihsel/geleneksel bir temele dayanmayan buluşlarıyla ortaya çıkar, fenomenal nitelikler taşırlar; dinleyiciyi eserin özüne değil başka bir kültüre, farklı estetik tercihlere götürürler.
20. yüzyıl ortalarında otantik yorumlamanın fitilini de ateşleyen, eski çalgıların replikalarını üretme girişimleri bu tuhaf durumu yavaş da olsa değiştirmeye başlıyor. Otantik pratikler replika çalgılar sayesinde hayat buluyor, anlam kazanıyor, eserler özlerine kavuşuyor; uzak geçmişin ses dünyası asırlar sonra dinleyiciyle tekrar buluşuyor.
Otantik pratikler ses dünyasının ötesinde alanlar da açıyor: Kadim zamanların gelenekleri doğrultusunda yorumcu dogmatik “tekste sadakat” düsturunun ötesine geçerek okuyucu, aktarıcı, seslendirici kimliklerine müzikolog, teorisyen, dramaturg, doğaçlamacı ve hatta eş-besteci kimliklerini de ekliyor. Bestecinin tasarımı (az veya çok) bir “açık yapıt” olarak ele alınıyor, eserler her icrada “yeni” bir ruh kazanıyor, belki de hiç bilmediğimiz, farklı bir yüzünü gösteriyor. Bu kimlikleri edinebilmek, farklı bakış açıları kazanmak, basma kalıp olmayan yaklaşımlar geliştirebilmek kuşkusuz her müzisyen için büyük bir zenginliktir.
21. yüzyılın ilk çeyreğine geldiğimizde bu katalogda göreceğiniz çalgılarla birlikte Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarında da ülkemiz için bir fitilin ateşlendiğini, çalgı yapım alanında bir tür Rönesans hareketi başlatıldığını söyleyebiliriz. Diğer bölümlerimize, okullarımıza, sanat kurumlarımıza örnek olmasını umuyorum.