Milletlerarası Özel Hukukta Güncel Konular Sempozyumu, Eskişehir, Türkiye, 21 - 22 Nisan 2016, ss.577-590
Milletlerarası
özel hukukta nafaka, sadece uygulanacak hukuk açısından değil, aynı zamanda
nafakaya ilişkin kararların tanınması ve tenfizi, nafaka alacaklarının yabancı
ülkelerde tahsili bakımından özellik arz eden önemli bir müessesedir. Keza
Türkiye, Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı ile Birleşmiş Milletler
bünyesinde nafakaya uygulanacak hukuk, nafakaya ilişkin kararların tanınması tenfizi
ve nafaka alacaklarının tahsiline ilişkin olmak üzere beş çok taraflı uluslararası
sözleşmeye taraf olmuştur.
Özellikle
uygulanacak hukuka ilişkin uluslararası sözleşmelerin nafaka türleri bakımından
ayrıma gitmesi; bu sözleşmelere çok fazla devletin taraf olmaması; sözleşmelerden
bazılarının erga omnes nitelik
taşımaması; erga omnes niteliğinde
olanların da içeriğinde barındırdığı hükümler ile üye devletlere çekince ileri
sürme imkânı tanıması ve ulusal mahkemelerin sözleşme hükümlerini dikkate almadan
veya farklı yorumlayarak kararlar vermesi, bu alanda arzu edilen
yeknesaklaşmanın tam anlamıyla sağlanamadığını göstermektedir. Nitekim, Türk
mahkemelerinin önüne gelen yabancı unsurlu nafaka uyuşmazlıklarının çözümünde, sözünü
ettiğimiz bu milletlerarası yeknesaklaştırmaların ürünü olan sözleşmeler ile iç
hukuk düzenlemelerinde yer alan bağlama kuralları arasında gidip gelen karmaşık
bir uygulamanın bulunduğunu söyleyebiliriz.
Milletlerarası
unsurlu nafakaya ilişkin olarak, yeni gelişmeleri dikkate alan; daha çağdaş,
rasyonel çözümler getiren düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu bağlamda
Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı çatısı altında, 2007 yılında, biri
uygulanacak hukuka ilişkin, diğeri nafaka alacaklarının tahsiline ilişkin olmak
üzere iki yeni sözleşme akdedilmiştir. Bunlar: “Nafaka Yükümlülüklerine Uygulanacak
Hukuka İlişkin Protokol” ile “Çocuğun Desteklenmesi ve Aileye ilişkin Diğer
Nafaka Alacaklarının Milletlerarası Tahsiline İlişkin Lahey Sözleşmesi”dir. Türkiye
her iki düzenlemeye de taraf değildir.
2007
Lahey Protokolü uygulanacak hukuka ilişkin ilk sırada nafaka alacaklısının
mutad meskeni hukukuna yer vermektedir. Ancak bu genel kurala bazı hallerde
istisnalar da getirmektedir. Öte yandan, Protokolle getirilen en önemli yenilik,
taraflara sınırlı da olsa uygulanacak hukuku seçme imkânı tanımasıdır. Bu
Tebliğde, nafakaya uygulanacak hukuka ilişkin 2007 tarihli Lahey Protokolünün
içeriği, Türkiye’nin taraf olduğu diğer Sözleşmelerden ayrılan yönleri, nafakaya
ilişkin AB’nin 4/2009 no’lu Tüzüğü ile arasındaki ilişki ve Türkiye’nin bu
Protokole taraf olup olmamasının gerekliliği üzerinde durulacaktır.