Sahn-ı Seman'da İnsan, Bilgi ve Adalet Konuşmaları, İstanbul, Türkiye, 9 - 13 Eylül 2024, ss.7
Platon, Sokrates’in yani hocasının idamına şahit oldu. Bu, Platon açısından başlı başına bir hadisedir. Bu hadise Platon’un gözünden, hayatı boyunca insanları doğruya, iyiye ve güzele davet eden birisinin idam edilmesi şeklinde değerlendirilir. Elbette Sokrates’i mahkemeye şikâyet edenler ve mahkemede onun aleyhine oy kullananlar Platon’dan farklı bir “Sokrates” tasavvuruna sahiplerdi. Atina’daki Sokrates imajı muhtemelen Aristophanes’in Bulutlar’ındaki gibiydi. İnsanları pazar yerlerinde, bayramlarda, sokaklarda, spor yaparken “rahatsız eden” biriydi Sokrates. Ama durum herkes açısından böyle değildi. En azından Platon açısından öyle olmadığını biliyoruz. Platon, kanaatimce, Sokrates idam edilmemiş olsaydı herhangi bir şey yazmazdı. Platon’u yazmaya iten -onun açısından bir hadise niteliği taşıyan- hocasının idam edilmesiydi. Bu bağlamda Platon, içerisinde Sokrates’in ölmeyeceği/ ölmediği bir dünya kurgular. Bu dünyanın en temel yapı taşı ise “adalet” kavramıdır. Sokrates mahkemenin kendisi hakkında verdiği karara uyar. Öğrencileri onu kaçırmaya çalışsalar da Sokrates bunu kabul etmez. Ama bu durum Sokrates’in mahkemenin verdiği kararı adil bulduğu anlamına gelmez. Sokrates açısından mahkemenin verdiği karar adil değildi ama bununla birlikte adil olmak bu karara boyun eğmekten geçiyordu. Görünüşte bir paradoks gibi duran bu yaklaşım Sokrates nezdinde de paradoks olarak mı algılanıyordu? Bu bağlamda adil olmanın ve adaletin Sokrates açısından ne ifade ettiği sorusunun yanıtlanması gerekir. Konuşmamızda bu paradoks üzerinde duracak ve bu paradoksla ilgili sorduğumuz soruları yanıtlamaya çalışacağız.